Sonunda yakalandığım Covid-19’un Omicron varyantının görece daha ağır geçirdiğim sürecinin sonlarına gelmişken, bir tarafta Songs From A Secret Garden‘ın büyülü müziği, elimde kitabım ve Nisan ayının bulut ve güneşle oynaştığı gökyüzü kovalamacasının odama sızan görüntüleriyle Murakami okumaya devam ediyorum. Farkına varmadan düşüncelerimin kontrolünü kaybettiğimi hissediyorum. Sanki kitabın cümleleri yavaşça sayfanın kenarından aşağıya doğru akarak pencereden bahara doğru süzülüyor. Ben de onlarla birlikte eski Nisanlara doğru bir yolculuğa çıkıyorum.

Hafızamda kalan anılar, bana parça parça hikayeler sunuyor. Hangi anıya dokunsam, yüreğimde bir iz bırakıyor. Gözlerim doluyor; neyi düşünürsem düşüneyim, geçmişin ulaşılamazlığını kabullenmek zor geliyor. Onlara ulaşmaya çalıştıkça, hatıraların dokunuşu daha da derinleşiyor. Ne yaparsam yapayım, buna mani olamıyorum.

Sonra birden, sanki bir Yalı Çapkını pencereme konuyor. Parlak mavi ve turuncu tüyleriyle baharın habercisi gibi bana bakıyor, sessizce. O an, içimde bir sükûnet doğuyor; geçmişin ağırlığını bir kuşun zarif kanatlarında serbest bırakıyorum.

*Pandemi döneminde yazılmıştır.