Yaşamak, suyun üstünde yüzen bir yaprak gibi olmalı aslında. Sakin bir su, hafifçe derinden bir akıntısı olan ve seni çok ama çok uzaklara götürecek. Etrafın değişecek; bazen yemyeşil ağaçlar, sonrasında ise uçsuz bucaksız tarlalar. Rüzgarla birlikte salınan buğday başakları göreceksin her tarafta; seni kuşatmışlar ve sen bu kuşatmadan memnunsun.

Bir an sonra güneş, ışık oyunları yapacak suyun üzerinde. Aniden kenara yanaşacaksın ve ne olduğunu anlamadan, altındaki suyun yerini mis gibi kokan bir toprak parçası alacak. Bir süre sadece derinden gelen bir rüzgar sesi ve güneşin kuvvetli ışığı altında öylece kalacaksın. O kadar huzur dolu olacak ki, o toprak parçasının altından yok olduğunu ve tekrar suların üzerinde kayıp gittiğini anlayamayacaksın bile. Kendini bırakmış, seni yönlendirenin ne olduğu meçhul bir şekilde öylece uzaklaşacaksın. Koşullar yok ve koşullandırmalar olmadan… Sessizce.