Bahar, Kuşlar ve Salgın
( Bir bahar yağmuru toprağa yavaş yavaş yağarken, damlaların toprakla buluşmasıyla oluşan kokularla uyanmak tarifsiz bir heyecan verir bana. O sabahların bazılarında, güneş de, o güzelim yüzünü göstermeye çalışır bulutların arasından; ve sen bilirsin ki, birazdan, tamamen masmavi bir gökyüzü üzerinde seninle buluşacaktır. Penceremi açtığım an, şehrin dev gökdelenlerinin arasındaki yeşil alanın, o sırada bir konser salonu olduğuna tanık olurum. Cıvıltılar birbirine karışmış, doğanın daimi müzisyenleri konserlerine çoktan başlamışlardır bile. Martılar çello, kargalar ise obuadır sanki. Mucizevi küçükler ise, Ardıç Kuşu, Ağaç Serçesi ve bazen belirgin olarak bülbül, yeni yeşillenmeye başlamış ağaç dallarındaki, bir senfoni orkestrasının kemanları, trompetleri ya da gitarları gibi gelir bana. Güvercinler ise o bilindik sesleriyle onlara eşlik eden seyircilerdir sanki. Hemen onlara doğru koşmak, içlerine girmek, hem baharın kokusunu içime çekmek, hem de onları yakından dinlemek isterim. Ama bu sıralar, maalesef bu mümkün değil! Çünkü gezegenimiz bir salgınla test ediliyor. Ne zaman biteceği ve ne kadar insana zarar vereceği henüz belli değil. İçinde bulunduğumuz yüzyılda mikroskobik bir virüs insanlığı teslim almış durumda. Ve şimdi, her zaman yüzümü gülümseten beni yaşamanın ne kadar müthiş bir duygu olduğuna inandıran ağaçlara, kuşlara koşamıyorum… )
Recent Comments