( Aralık ayının ilk günleri ve akşam saat yedi civarı. Central Park’da 5. Cadde ile 61. sokak civarına denk düşen gölete doğru ilerliyorum. Okyanustan gelen rüzgarla başlayan kar, havanın soğuğunu daha da şiddetli hissettiriyor. Park’ın ışıkları altında uçuşan kar taneleri, sanki rüzgarla oynuyorlar ve yere inmeye nazlanıyorlar. Dışarıdaki caddeden gelen siren sesleri, trafik gürültüsünün içerisinden haykırıyor. Yavaş yavaş, insanlar parktan çekilmeye başlıyor; her biri kendini bekleyen hayata doğru hızlı New York adımlarıyla gözden kayboluyorlar. Gökyüzüne uzanan binaların pırıl pırıl aydınlık camları, ağaçların arasından, dev bir sahneyi aydınlatan lambalar gibi gözüküyor.

Şehrin kalbinde, ama sanki o büyüleyici kaosun dışında bir sis perdesi arkasından şehri dinliyorum, düşünüyorum; dünyada beni böylesine etkileyen iki şehrimden birisinin içindeyim. Ve yine kış, hayaller, umutlar, ben ve New York… )