( Bardaktan boşanırcasına yağmış yağmurun arkasından, sanki gökyüzündeki bulutlar bir tiyatro perdesi gibi açılmış. Nisan ayının kararsız güneşi, maviliğin üzerinden sapsarı parıldıyor. Küçük bir serçe, yerden zıplaya zıplaya ilerleyerek, hala oluklardan akmakta olan suyun başına gidiyor. O küçücük gövdesiyle, ürkerek, ona göre bir çağlayan gibi akan suya, hayali dokunuşlarla gagasını sürtüyor ve su içmeye başlıyor… )