Gökyüzünün Haşarı Çocukları
( Kuzguni siyah bir boyayla boyanmışlar, bazılarına ise gri çalınmış sanki. İrili ufaklı birçoğu, durmadan bağırıp çağırıyorlar maviliğin altında. Zaman zaman, bir kuştan beklenmeyecek kadar zekice şeyler yapabiliyorlar. Mesala, bir cevizi götürüp yola koyup, kırılmasını beklemek, tüylerini kaldıracak kadar kuvvetle esen bir rüzgarda, yüksekçe bir antenin en ucuna konup sallanmak, ebeleme oynar gibi uçarken birbirlerine dokunmak, başka cinsten kuşların önünden yiyeceklerini alıp kaçmak, ya da güneşli bir günde masanızdan size ait bir eşyayı alıp, ulaşamayacağınız bir noktaya gidip, muzipçe size bakmaları gibi. Hele bir de, o zıplaya zıplaya yürümeleri yok mu? Büyük bir birliktelik yaşıyorlar, ne olduklarını ve her şeyi anlıyor gibiler. Kendi kümelerinden birine bir şey olsa, o canhıraş sesleriyle durmadan bağırıyorlar; yardımımıza gelin der gibi. Asıl beni bu kuşlara bağlayan ise, bütün yaramazlıklarının yanında, yaşamı kendilerince kutsamaları; sesleri, uçuşları ve özgün davranışlarıyla.
Sizler benim için, maviliklerin haşarı çocukları, muziplik ustaları ve değerli mücevherlerisiniz, diğer bütün uçanlar gibi. )
Recent Comments