Duygularımı Rüzgara Bırakabilir miyim?
Ne söylesem, nereden başlasam? Kopmak mümkün mü derinden bağlı olduğun duygulardan? Zaman zaman, duygularımı rüzgâra bırakıp uzaklaştırabilir miyim düşüncelerimden? Ruhuma ağır gelen yükleri bir kenara koysam, hafifler miyim? Küçük bir sandal gibiyim; çoğalan duygu yüklerimle fırtınalı bir denizde savruluyorum. Peki neden? Dolup taşan her bir kelime, anı ve yaşanmışlık… Öylesine birikiyor ki sonunda duygu sandalımla birlikte batacakmışız gibi hissediyorum.
Mevsimler fark etmiyor. An geliyor, arkana bakıyorsun; ne bir iz var ne de bir ses. İleride ne olacağını bilmeden yürüyorsun bilinmezliğe. Zorlandığını hissettiğin anlarda başlıyorsun tekrar düşünmeye: Biriktirdiklerimi hafifletebilir miyim? Böyle bir şey mümkün mü? Nafile; çünkü net bir cevap yok.
Seneler geçtikçe yüklerin çoğalıyor. Her şey bir iz gibi sanki; hatıralar, insanlar ve hatta sahip olduğum eşyalar bile… Hepsi ilahi bir müzik gibi ruhuma ulaşıyor. Belki bir kapım olsaydı, engelleyebilirdim bazılarını. Ama yok. Olmamalı belki de. Çünkü bizi yaşam denen süreçte besleyen, kim olduğumuzu ve neden burada olduğumuzu anlamaya iten şeyler tam da bu yükler.
Her yaşanmışlık, bir duygu izi bırakıp öylece gidiveriyor. Ve ben, onlara dokundukça daha da farklılaşıp büyüdüğümü fark ediyorum. Nerede ve ne zaman ne olacağını bilmesem de her şey, bir duyguyu sindirmekle ilgili. Rüyalarda bile hepsini yükleniyoruz. Çünkü her duygu, her yük, bizi biz yapan birer hatırlatma. Bilinmeyene ulaşsak bile yüklerimiz bizi bırakmayacak, çünkü onlar kim olduğumuzun en derin izleri.
Recent Comments