Saklambaç

( Bir pazar yerinde, satıcının gür sesi eşliğinde varmak istediğin yere hızlı adımlarla ilerlemek. Sesleri işitmek, yüzleri görmek ve anı hissetmek. Kimsenin seni farketmemesi, kalabalıklar içinde saklanmak; sanki bir hayalet gibi. Yaşamı derinden hissederek ve olacaklara tanık olarak. Senin neden orada olduğun, kim olduğun bilinmez ve aslında bu mümkün de değildir. Çünkü sen saklısındır. )

Beş Nitelik ve Ütopya

( Şahsiyet, iyilik, cesaret, vicdan ve nezaket. Bir insanda hep birlikte var olması, kuşkusuz ki yaşamı, hem sahip olan kişi, hem de çevresindekiler için daha yaşanılır kılacaktır. Bu vasıflara var olan herkesin sahip olabilmesi keşke bir ütopya olmasaydı… )

Rüzgar ve Yer Çekimi

( Kuvvetle esen bir rüzgarda, kendimi uçuşan kağıt parçası gibi hissediyorum bazen. An geliyor, yer çekiminin etkisi beni yere yaklaştırıyor; tam inecekken, hop tekrar havalanıyorum. Öyle çok yükseliyorum ki, sanki beni çeken kuvvetten kurtulmuş gibi gözlerden uzaklaşıyorum bulutlara doğru. Arkasından, yön değiştiren esintilerle oradan oraya savrulmaya devam ediyorum. Ta ki, bir engelle karşılaşana kadar. Kimi […]

Anlamsız

( Boş bir çaba mı her şey? Doğup, bir sürü mücadeleyle büyüyüvermek, bir şeyleri değiştirmek, veya sadece seni tanıyan bir avuç insana bir parça iz bırakıp, bilinmeyene doğru çekip gitmek. Kimsenin seni tanıyamadığı bir hayat dahi yaşasan, muhakkak bir şeyler var seni buraya getiren ve yapılması gerekenleri yaptıran. Aksi halde, çok anlamsız olurdu yaşamak. )

Güneşle Randevu

( Yıldızlara gidiyorum bazı geceler, sabaha karşı dönüyorum. Bazen de, denizlerin altına. Hayli yorulmuş olduğumdan, sabun kokan yatağım beni sarmaladığı an dalıyorum. Uyandığımda, penceremi açıp, sabahın ilk saatlerinin soğuk ama bir o kadar da temiz havasının, odama girmesine izin veriyorum. İçime çekiyorum, buram buram mis gibi kokan havayı. Sonra soğuk suyu yüzüme defalarca çarpıyor, yıkanıyor […]

Uçuşan Kar Taneleri

“Kar yağıyorkaranlıklara.Kar yağıyorve ben hatırlıyorum.” * ( Yıldızların, kar bulutlarıyla kapandığı New York’ da, ıssız bir kırsalda, ya da masmavi denizin ortasındaki kara parçasında yağan kar ve yine geçip giden bir sene. Uçuşan kar taneleri gibi, bizim de, oradan oraya savrulduğumuz ve ulaştığımız yerde sabit kalmaya çalıştığımız, zamanla eriyip yok olduğumuz anlar. Bir sene daha, […]

Yaşamak

( Hiçbir tasa taşımadan, korkmadan, gelecek endişesinden sıyrılmış ve hür olmak. Sevmek, sevilmek. En az iki başka ruha, kendini koşulsuz bırakabilmek. Çok fazla sorgulamadan, suyun akışını tersine çevirmeye uğraşmadan, ama hep inanarak, durmadan çalışıp, gelişmek ve ilerlemek. Yeniliklere açık, bilime inanan ve hiç kimseyi dili, dini ve siyasi görüşü, ya da ırkı veya cinsiyeti üzerinden […]

Dokunabilmek

( Siyah bir köpeğin başını okşadım dün. O da mutluydu anlaşılan, çünkü gözleri kısık, kafasını avucuma doğru itiyordu. Tenimin değdiği bir ten, ya da bir başka canlı, kim olursa dokunduğum, eğer sevgi verebiliyorsam karşımdakine, ruhum tarifi mümkün olmayana kavuşur. Berrak bir suda, yemyeşil yapraklı ağaçların altında yıkanıyorumdur o an belki. Ya da, çocukken hep cennetten […]

Gece

( Sessizlik, karanlık ve hayallerle baş başa kaldığın an. İki aydınlık arasındaki bir nevi kendinle hesaplaşma zamanı. Yapmak istediklerin veya yapabildiklerinin zihninin içinde dönüp durduğu, rüyalar aleminden önceki karışık düşünceler. Doğrular, yanlışlar ama geri dönüşü olmayan yaşanmışlıklar. Bazen, o yalnız anlarda, sen de karanlıklar içindesindir; aydınlıkta duyduğun bir söz, incittiğin bir insan veya kötü giden […]

Kış

( Tezgahlarda görünen narlar, dumanı tüten kestane veya dilini yakan sımsıcak salep. Önce lodos, bir müddet sonra karayele dönen soğuk rüzgar; arkasından yağmur, belki de kar. Geride kalan sonbaharın, güçsüz güneşle birlikte, nafile bir çabayla sıkı sıkıya tutunmak istemesi zamana. Gece pencerenden baktığında, sokak lambasının ışığı altında resital yapan kar taneleri. Yoğun sessizliği delen, ıslık […]