( Olamıyor muyuz? Grimm kardeşlerin yarattığı bir masal kadar? Neden, hep bir mücadele, kargaşa ve öfke var üzerimizde. Halbuki, masal bize çocukluğumuzdan beri anlatıyor; farklılıklar, sizi birbirinize düşman yapmamalı, hepiniz asgari müşterekte anlaşmalı ve yaşamalısınız diye. Farklılıklarımızın, aslında bizi birbirimize daha çok yaklaştıracağını, özelliklerimizi anladıkça, birlikte çok daha mutlu ve büyük bir topluluk olabileceğimizi söylüyor. Birlikten kuvvetin ortaya çıkacağını ve yerkürenin kaliteli yaşamaya çok daha fazla müsait olacağını. Hatta, zamanla birbirimizi çok sevebileceğimizi…

Şu güzel yaz günlerinde, vaktimizin, salgın öncesine göre, her açıdan daha müsait olduğunu düşünürsek, bizden olmadığına inandıklarımızı anlamayı deneyebiliriz. Mızıkacılar gibi olmayı istiyorsak, doğadan yardım almanın da, çok yerinde olacağını düşünüyorum. Çünkü sevgi, anlayış ve kabullenmenin hepsi orada mevcut. Kelebeğin, sanki güler yüzüyle dans eder gibi çiçekten çiçeğe konması, mutluluğu; bir kedinin sakince gelip, bacaklarınıza sürtünmesi, mütevazılığı; ya da farklı türden bir çok kuşun masmavi gökyüzünde huzurla uçmaları, başka başka olsak da özgür olabileceğimizi, anlatmıyor mu bize? Hayatı ilginç kılan, bir çok sürpriz var dışarıda. Yeter ki bakalım, dokunalım ve anlamaya çalışalım; ve tabii, ön yargılarımızı, kızgınlıklarımızı, yerleşmiş anlayışlarımızı bir tarafa bırakarak. Bu sefer olmasa bile, en azından doğayı izlemenin huzuru kalır ruhumuzda. )