Bir Eylül ayında, Japonya’nın başkenti Tokyo’nun yaklaşık yüz kilometre güneybatısındaki, sönmüş volkanik dağın yamaçlarındaydım. Fuji Dağı’nın olağanüstü silüeti, karşımda ihtişamıyla yükseliyordu. Gökyüzü hafif bir sisle örtülmüş, dağın eteklerinde esen rüzgâr yüzüme hafifçe dokunuyordu. Spinoza’yı işte o anda daha iyi anladım. Sanki doğanın özüyle bütünleşmiştim. Lav akıntılarından oluşan taşlar ayaklarımın altındaydı ve bir an için, zaman […]
Zamanın bölünemeyecek kadar kısa olan parçaları, anlar, bir araya gelip tıpkı bir tespihin boncukları gibi saatleri, günleri ve yılları oluşturuyor. Herkesin sayısını bilmediği boncuklardan oluşmuş bir an toplamı var. Yaşamımız boyunca dizili olan bu boncuklar, birbiri ardına sanki dizisinden ayrılmış gibi dökülmeye başlıyor. Nerede ve ne zaman düşeceği bilinmeyen o son boncuk, yaşamımızın bitişini simgeliyor. […]
Çocukken, sokaklarda koşuşturmak, oyunlar oynamak, çeşmelerden kana kana su içmek, denize kavuşmak ve bu sefer bütün oyunlarımızı suyun içine taşımak için hep bekleriz onu. Baharın peşi sıra, gelir o sıcak mevsim ve sanki onunla kaplanırız. Sonra, büyümeye başlarız. Bu sefer, bize aşklar hediye eder yaz. Kalbimiz ilk kez, o güne kadar hissetmediğimiz şekilde atmaya başlar. […]
( Kuzguni siyah bir boyayla boyanmışlar, bazılarına ise gri çalınmış sanki. İrili ufaklı birçoğu, durmadan bağırıp çağırıyorlar maviliğin altında. Zaman zaman, bir kuştan beklenmeyecek kadar zekice şeyler yapabiliyorlar. Mesala, bir cevizi götürüp yola koyup, kırılmasını beklemek, tüylerini kaldıracak kadar kuvvetle esen bir rüzgarda, yüksekçe bir antenin en ucuna konup sallanmak, ebeleme oynar gibi uçarken birbirlerine […]
( Olamıyor muyuz? Grimm kardeşlerin yarattığı bir masal kadar? Neden, hep bir mücadele, kargaşa ve öfke var üzerimizde. Halbuki, masal bize çocukluğumuzdan beri anlatıyor; farklılıklar, sizi birbirinize düşman yapmamalı, hepiniz asgari müşterekte anlaşmalı ve yaşamalısınız diye. Farklılıklarımızın, aslında bizi birbirimize daha çok yaklaştıracağını, özelliklerimizi anladıkça, birlikte çok daha mutlu ve büyük bir topluluk olabileceğimizi söylüyor. […]
( Değiştirmek gerek kimi zaman bir şeyleri. Hep aynı konuları konuşmamak, her gün yaptıklarımızı yapmamak. Bunun için, önce kendimizden başlamalı. Sonra, suya düşen bir taşın dairesel dalgaları gibi, ulaşır nasılsa daha uzaklara. Ne kadar iyi olur, aynı gökyüzü altında yenilenmek günbegün. İçinde bulunduğumuz salgın günlerinde, aynı haberleri duymak, dünyanın bitmeyen sorunları, siyasetinin kanıksanmış tekdüzeliği ve […]
“Ulaşılmaz olanı takip etmek deliliktir, ancak düşünceler asla bunu yapmaktan kaçınmaz.” * ( İnsanın temel amacının mutluluk olması gerekir. Bunun için de ilk önce doğaya uygun, dış koşullara bağlı olmaksızın mutlu olabilmeyi öğrenerek yaşamalıyız. Sana verileni kabul ederek, zevkler, arzular veya korkular tarafından kontrol edilmemize izin vermeden, bunları anlayabilmek için de, aklımızı kullanarak sürdürmeliyiz hayatımızı. […]
( Bir nisan ayıydı, Girne’den Güzelyurt’a giden, iki tarafı uçsuz bucaksız yemyeşil bahçelerle çevrelenmiş ve güneşin etkisiyle, ağaçların dallarına, sanki altın topları bırakılmış gibi gözüken bir yolda buluştum onlarla. Şaşkınlığım geçmeden, akabinde muhteşem bir koku doldu içinde olduğum arabaya; istemsiz açtım camımı ve alabildiğince çektim içime o insana huzur verip, derin bir sükunete götüren havayı. […]
Bütün saadetler mümkündür…Şu kapının açılması,İçeri girivermen,Bahar, kuşlar, gündüz.Ve bütün dünyaBir an içinde gürültüsüz. Bütün saadetler mümkündür…Bahtsızların biraz gülümsemesi…Körlerin gün görmesi,Mümkündür bütün mucizeler… * ( Her gece karşımızda duran ay, üzerinde yaşadığımız ve durmadan dönen küre. Sonsuz bir evrende, var olduğunu bildiklerimiz veya bilmediklerimiz. Ya da, tanıdığın güne kadar, varlığından bile haberdar olmadığın birisini sınırsızca sevmek… […]
Önümde, açık kollarıyla boğaz,Çengelköy’den aktarma Rumelihisarı.İstanbul, İstanbul’um benim,Kadıköy’ü, Üsküdar’ı… Gün olur, Köprü ortasında dururAnarım, Adalar’da çamların uykusunu.Gün olur, Beyoğlu’nu özler içim,Koklamak isterim Tünel’in kokusunu. * ( Yerküredeki yerleşimlerden iki tanesi, beni sımsıkı tutan ve hiç bırakmayan masalsı şehirlerimdir. Birisini daha önce yazdım. Şimdi sıra, doğduğum, büyüdüğüm, içinde bulunmaktan, onunla temas etmekten, tarifi mümkün olmayan haz […]