( Hüzünlerimi içime gömüyorum çoğu zaman. Biliyorum ki, izin verirsem ortalığa çıkmalarına, beni bir çember gibi saracaklar. Ne kadar çırpınsam da çıkamayacağım o sınırın dışına. Dışarıdan bakıldığında mutlu bir adam görüyor diğer insanlar. Aslında, içime gömdüğüm hüzünler arttıkça mutluluğun değerini daha iyi anlıyorum ve açıyorum kendimi saadete. Ömür, her yeni güne uyandığımda bana yepyeni bir […]
“Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare, geniş bir anınParçalanmaz akışında.” * ( Yedi yaşındayım, sıcak bir Ağustos akşamı, annemin ve benden yedi yaş büyük kardeşimin önünde, hızla koşmaya başlıyorum. O sıralar yeni çıkmış bir çikolatayı, bakkal kapanmadan almam gerek! Bana karşı esen rüzgarın uçuşturduğu uzun saçlarımla, kendi kendime, daha hızlı, daha hızlı diyor ve sadece […]
( Kaybolmak isteriz bazen, ortalarda gözükmemek bir süreliğine; bazen de kaybolmuşu ararız inatla ve tutkuyla. Ta ki, onu bulamayacağımızı anlayana kadar, delicesine kovalarız olmayanı. Bazen, okuduğumuz bir kitapta bırakmışısızdır bir cümleyi, ya da sözcüğü, ama hangi kitap olduğunu unutmuşuzdur. An gelir bir sima düşer aklımıza; ama nafile çabalar dururuz ve kim olduğunu bir türlü çıkaramayız. […]
( Bırak dışarıda olanlar orada kalsın. Savaşlar, felaketler, hiç sonu gelmeyecekmiş gibi gözüken karamsarlık dolu günler. Hatta, en küçük tartışmaları bile bırak oldukları yerde. Sen dön içine! Çünkü, ne yaparsan yap, değiştiremeyeceksin olumsuzlukları. Hayatı tanımaya başladıktan sonra olanlar ve öğrendiklerin, insan yaşamı var olduğundan bu tarafa hep var. İyi ve kötü birlikte olmaya da devam […]
( Çocukça duygularla yaşayabilmek; kızmadan, sorgulamadan ve önemsemeden olacakları. Hoşuna gitmeyecek şeyleri duymaktan korkmadan, ya da göreceklerinle umutsuzluğa kapılmadan. Ne olursa olsun, biraz ağlamak ve sonra hiçbir şey olmamış gibi, yanaklarında kalan ıslak tuzlu kalıntılarla, kahkahalarla koşmak ve yeni bir pencere açmak yaşamda. Geçmişi geride bırakabilmek ve yarın endişesi duymadan uyuyup uyanmak. Mümkün mü? Maalesef! […]
Kasım ayının şaşırtıcı değişimi, güneşin parlaklığının azaldığı, insanın içini titreten gök gürültüleriyle gelen yağmurla ortaya çıkar. Gitgide şiddetlenen sağanakla birlikte, bir süre sonra, kulaklarınızdaki yoğun su sesi de yok olur. Hiçbir şey duymazsınız, düşünceler kaplamıştır benliğinizi. Her biri bir şeylere dokunur ruhunuzda: ya kaçırdığınız zamana, belki gerçekleşmeyen hayallere veya söylemek için geç kaldığınız sözcüklere. Yağan […]
( Gülümsemek derinlerden. Yaşanmışlıkları ve olabilecek ihtimalleri tamamen bir tarafa bırakarak, alaca karanlık bir odanın, önce perdelerini açmak. Yoğun aydınlık gözünüzü kamaştırdığı an, pencerenin iki kanadını birden sonuna kadar dayamak. Güneş ışığının gizemini arkasına alan rüzgarın, yaramaz bir kedi gibi hızla içeri girdiğini hissetmek ve onu içinize çekmek. İşte tam o an, aşkın erdemine ulaşmış […]
( Üç basamaklı bir sayı 272; sizce ne ifade ediyor? Mesela, bir tarih mi? Yoksa, ağırlık veya uzunluk ölçüsü mü? Ya da başına eksi gelirse, Helyum elementinin ergime noktası mı? Örnekleri çoğaltmak mümkün. Benim burada bahsedeceğim 272 sayısı, sene olarak bir zaman aralığını ifade ediyor. Biz Türk’lerin gelişimini frenleyen, medeniyetin gerisinde bırakan ve bütün bunların […]
( Duyduğum bir sesin nağmeleriyle uzaklaşabiliyorum. Taşıyorlar beni görmek istediğim hayallere. Fırından yeni çıkmış vanilyalı bir kek, taze çekilmiş kahve, ya da elini yakabilecek kadar sıcak bir ekmeğin kokusu. Onlar da nağmeler kadar maharetli olabiliyorlar bazen. Ya da, gözlerimin önünde masmavi bir deniz, burnumda uyandırdığı o inanılmaz duyguyla beraber, derinden gelen çocuk seslerinden bir ezgi. […]
( Öğrenmek ve öğrendiklerimizi geleceğe aktarmak. Bana göre insanın yaşama amacı. Kupkuru bir süngerin, mümkün olduğunca suyu emmesi gibi, yaşadığımız süre boyunca bilgiyi depolamalı ve ileriye taşımalıyız. Süngerin sonsuz bir kapasiteye sahip olduğunu bilerek. Zaman zaman süngerden dışarıya damlayan su damlacıkları gibi, bazı bilgiler kaybolup gidebilir. Unutulmaması gereken, sınırsız süngerin dışarı damlayandan çok daha fazlasını […]
