Ben hayallerden yanayım, dalarım onların büyüsüne. Bırakıveririm kendimi kollarına ve ardından usulca yol almaya başlarım. Hiçbirini küçümsemem. Bir gün, doğan güneş gibi parlayabileceklerini bilirim. Sanki rüzgârda uçan bir toz zerresi gibi oradan oraya savrulurum onlarla. Şaşırtanlar, duygulandıran ve hatta güldürenler de olur. Bazıları inanılmaz gibi gelir önce, kendi kendime “Yok canım,” derim. İşte tam o […]
Galata Köprüsünden Aralık ayında geçmek… Dalgalı bir deniz, zaman zaman rüzgârla gelen hafif bir nemle birlikte yüzünüze dokunur, sizi okşar gibi. Yağmur hafifçe yağmaya devam ederken, Karaköy’den Eminönü’ne doğru yavaş yavaş başlarsınız yürümeye. Önce İstanbul Boğazı’na bakan taraftan başlayan yolculuğunuzda, size eşsiz kokular eşlik eder. Farkında olmadan derin bir nefes alırsınız; sanki o an içinize […]
Yaşamak; sınırları zorlayarak, sana bir şeyler söyleyen ve fasit dairenin içinde tutmak isteyenlere inatla, güçlü, istikrarlı ve ne yapmak istediğini bilerek… Tıpkı yaşamak için avına odaklanmış bir vahşi hayvan gibi. Zaman zaman geri çekilmek gerekebilir; kış uykusundaki bir canlı misali, ne yapacağını bilen ama bir sisin ardına saklanarak. Seni bulmalarının imkânsız olduğu bir yerde, sessiz […]
Yaşamak, suyun üstünde yüzen bir yaprak gibi olmalı aslında. Sakin bir su, hafifçe derinden bir akıntısı olan ve seni çok ama çok uzaklara götürecek. Etrafın değişecek; bazen yemyeşil ağaçlar, sonrasında ise uçsuz bucaksız tarlalar. Rüzgarla birlikte salınan buğday başakları göreceksin her tarafta; seni kuşatmışlar ve sen bu kuşatmadan memnunsun. Bir an sonra güneş, ışık oyunları […]