Bazen yaptıklarım ve kafamın içinden geçen düşünceler bambaşka oluyor. Otururken, yürürken ya da konuşurken bir ben var; ama içeride bambaşka bir ben. Bu hâl, hayal mi yoksa başka bir şey mi, bilmiyorum. Derinlere doğru çekiyor ve etkisi altına alıyor. Hele uyumak için gözlerimi kapattığımda, durdurulamaz bir ben çıkıyor ortaya; düşünceler yumağında kayboluyorum. Yaşanmış veya yaşanması […]
Deniz, uçsuz; güneş, bakmak; yavaş, dağ, etek; ilelebet, kaybolmak ve aşk… İlk bakışta benzemez bu kelimeler birbirine ve düzensiz yerleştiklerinde bir şey söyleyemezler. Sanki bir büyü, birbirinden farklı anlam ifade eden bu kelimeleri bir araya getirir ve onların ifade gücünde sarsılırız. Zaman ve mekan olgusunu yitirir, sözcükler her şeyin sahibi olur. Uçsuz bucaksız denizlere bakan […]
Sonsuzmuş gibi yaşamak, sanki hiç sonu gelmeyecekmiş sanarak günleri birer birer eritmek. Beklemek, yapmak istediklerini hep ertelemek. Sabah kalkıp hep aynı şeyleri günbegün tekrarlamak; ama diğerleri, yani en çok istediklerin, hep sonraki, daha sonraki ve çok daha sonraki günlere bırakmak. Çocukluk yılları, okul dönemi ve gençlik… Bitmeyecek kadar uzun geçen zamanın ardından hayatın karmaşası içinde […]
Pırıl pırıl bir günde, sabun kokan yastık, soğuk mu soğuk suyla yıkadığım yüzüm ve ardından başımdan aşağı akan ılık sular… Sanki yağmurun altındayım ve umarsızca ıslanıyorum. Öyle mutluyum ki, kulaklarıma uzaklardan bir müzik sesi geliyor. “Under Trees” çalıyor, Bernward Koch’tan. Kalıyorum bir süre öylece; yüzümdeki gülümseme içime yansıyor. Mutluyum işte! Düşlerimle dolu yükümle çıkıyorum yola. […]
Kural yok artık, plan ya da beklenti. Sadece an ve en iyi halde bir ruh. Hepsi bu: zaman ve ruh! Yaşamın kıyısında koşmadan, seni tamamen çevreleyen hayatın içinde, kendine yarattığın birçok ufak hikayeyle beraber. Sorunların, üzüntülerin var, fakat tüm olumsuzluklara rağmen kendine yaratabildiğin o küçük mutluluklarla dolusun. Bu anları, hayatın içine ne kadar sığdırabilirsen sığdırmalısın. […]
Sonunda yakalandığım Covid-19’un Omicron varyantının görece daha ağır geçirdiğim sürecinin sonlarına gelmişken, bir tarafta Songs From A Secret Garden‘ın büyülü müziği, elimde kitabım ve Nisan ayının bulut ve güneşle oynaştığı gökyüzü kovalamacasının odama sızan görüntüleriyle Murakami okumaya devam ediyorum. Farkına varmadan düşüncelerimin kontrolünü kaybettiğimi hissediyorum. Sanki kitabın cümleleri yavaşça sayfanın kenarından aşağıya doğru akarak pencereden […]
Sayısını unuttuğum yazlar geçmiş üzerinden. Ege’nin cam göbeği gibi parladığı bir gün. Tepelerden karşımdaki ufka, bir ucu gökyüzüyle birleşen sonsuzluğa bakıyorum. İçinde bulunduğum yer ise yemyeşil bir deniz gibi; dallarıyla gökyüzüne ulaşmak istercesine uzanan ağaçlar bana kucak açmış. Hafif esen rüzgarla birlikte sayısız farklı türdeki ağaçlar adeta dans ediyor. En büyüklerinden bir çam ağacına sırtımı […]
Ağlamalı bazen insan; yanakları ıslanmalı ve gözyaşının gizemli tadını hissetmeli dilinin ucunda, neden aktığını bilmeden damlaların. Kaybedilenler mi, yoksa zaman mı peşinden ağlanan? Belki de hiçbir şey değildir; sadece derinlerden gelen bir duygu, öylesine bir sel olup gözlerinden akan. Özlemle anılan bir sevgili, insanı karanlıklarda sıkışmış bir serçeye dönüştürebilir. Hiç aklına gelmemiş, derinlerde kalmış bir […]
Önümden minik bir tekir koşarak geçiyor; annemin elinin içinde küçük parmaklarım, kurumuş kasım yapraklarının üzerinde, iyot kokusu burnumda ve sabah heyecanı yüreğimde yürüyorum. Öyle bir duygu sarmış ki bedenimi, içim içime sığmıyor adeta. Bu duygu bir ağ gibi dolanmış ruhuma ve alıp götürmüş bir yerlere; nereden nereye, yine meçhul. Çınar yaprakları mı küçüldü, yoksa ben […]