( Bardaktan boşanırcasına yağmış yağmurun arkasından, sanki gökyüzündeki bulutlar bir tiyatro perdesi gibi açılmış. Nisan ayının kararsız güneşi, maviliğin üzerinden sapsarı parıldıyor. Küçük bir serçe, yerden zıplaya zıplaya ilerleyerek, hala oluklardan akmakta olan suyun başına gidiyor. O küçücük gövdesiyle, ürkerek, ona göre bir çağlayan gibi akan suya, hayali dokunuşlarla gagasını sürtüyor ve su içmeye başlıyor… […]
( Sabah erken kalkarsanız eğer, sessizliğin içerisinden sanki yeni bir şeyler ortaya çıkacakmış gbi bir his gelir. O gün gibi, koskoca, “365” tane daha gelecek, ama hiçbiri, o ilk günün sabahındaki duyguları size hissettiremeyecek. İkinci günden sonra yine kanıksayacak ve birbiri ardına bir resmi geçit töreni gibi üç yüz altmış beşe kadar varacaksınız. Ve, o […]