( Öğrenmek ve öğrendiklerimizi geleceğe aktarmak. Bana göre insanın yaşama amacı. Kupkuru bir süngerin, mümkün olduğunca suyu emmesi gibi, yaşadığımız süre boyunca bilgiyi depolamalı ve ileriye taşımalıyız. Süngerin sonsuz bir kapasiteye sahip olduğunu bilerek. Zaman zaman süngerden dışarıya damlayan su damlacıkları gibi, bazı bilgiler kaybolup gidebilir. Unutulmaması gereken, sınırsız süngerin dışarı damlayandan çok daha fazlasını emebileceğidir.

Pekala ne kadar sığdırabiliriz? Yani, var olan ömrümüz içinde, öğreneceğimiz bilgi ne kadar olur? Bu sorunun cevabı yok. Daha doğrusu, bu miktarın kişiden kişiye farklılık göstermesi. Bilimin ışığı altında durmaksızın çalışan bilim insanları, kuşkusuz ki en fazla su emen süngerler. Parlak zihinlerini, öğrenerek daha da parlatan ve sonucunda ortaya yeni keşifler çıkaran ve bizlere daha iyi bir yaşam sunan bilimin melekleri. Bu vesileyle, tarihin kayıt ettiği tüm mucitlere ve kaşiflere minnetlerimi sunuyorum.

Şimdi, belki de yaşadığım zaman içinde, beni en çok heyecanlandıran ve geleceği değiştireceğine inandığım bir buluştan söz etmek istiyorum. Çünkü, uzun süredir takip ettiğim bu keşif, bu sene, yani 2020 senesinin içinde olduğumuz ayında, Nobel ödülü kazandı. Fransız Emmanuelle Charpentier ve Amerika Birleşik Devletleri’nden Jennifer A. Doudna isimli iki kadın bilim insanı, kimya dalında bu seneki ödüle hak kazandı. Böylelikle, ilk kez içinde erkek olmayan bir ekip, bu ödülü almış oldu. Bu buluşun adı *CRISPR – Cas9. Yaşamımızın kodlarını yeniden yazarak, İnsan türünün geleceğini tamamen değiştirebilecek bir keşif. Şimdi, CRISPR – Cas9 ‘u sade bir şekilde anlatmaya çalışayım. Bizlerin trilyonlarca hücremizin içinde genetik kodlarımız var. Bu hücrelerin içersinde de milyarlarca DNA sarmalı mevcut. Biz hayata genetik kodlarımızla geliyoruz. Saç rengimizden, yakalanacağımız hastalıklara ve aklınıza gelebilecek her türlü yaşam kodlarımızın hepsi burada yazılı. Charpentier ve Doudna’nın keşfi, işte bu kodların yazım hatalarını değiştirebilecek ve yerine istenen kodu yerleştirebilecek bir buluş. CRISPR – Cas9, hatalı kodu tesbit edip, kesebilecek bir makas. Buluşun çalışma prensibi şöyle: 2 molekülümüz var, birisi Cas9, diğeri ise GuideRNA. Bunları, makas ve spiral bir fermuar olarak hayal edebiliriz. Cas9, DNA’ yı kesebilen bir protein, GuideRNA’ da, hedeflenen DNA ile uyumlu bir dizilime sahip. İstenilen parça bulununca, DNA açılıyor, sonra CAS9 ile kesiliyor ve GuideRNA yerleştiriliyor. İşte tam bu noktada, kesilen yerdeki DNA ya siliniyor, ya da bilim insanları onu başka bir DNA sekansı ile değiştiriyor. Bundan sonrası mucizelere açılan bir kapı. İnsanlığın geleceğini başka bir noktaya taşıyacak yepyeni bir sürecin başlangıcı.

2012 senesinin fenomeni, Bu yılın, yani 2012’nin, Maya takvimine göre insanlığın sonunun geldiği tarih olmasıydı. Bilimsel dayanağı olmayan bu süreç, ortaya atılan bir sürü komplo teorisiyle kapandı gitti. O sene başka bir şey daha oldu. CRISPR – Cas9 keşfedildi. Belki de bizim anladığımız anlamdaki insanlığın, yani rastgele olan tekamül sürecimiz, bu buluşla önümüzdeki on yıllarda tarihe karışacak ve artık evrimimizin süreci aktif olarak bizim, yani insanlığın eline geçecek. Genetik teknolojisi henüz minik adımlar atıyor, çözülememiş çok büyük bir gizem var. Bu güne kadar ortaya çıkardığımız gen şifrelerini, CRISPR – CAS9 ile değiştirebileceğiz. İleride, dizilimi daha büyük boyutlarda çözümleyince, belki de Maya takviminde söylendiği gibi, insanlık için, yepyeni bir dönemin kapıları açılacacak. Kısaca 2012, hakikaten bilinen tarihin sonu ve yeni tarihin başlangıcı olacak. )

*CRISPR : Clustered Regularly Interspaced Short Palindromic Repeats